BaBaYoRgUn

Arabesk


Evet arabesk deyince aklımıza gelen o bildik ritim ve melodiler. Kimi zaman acı veren duygularımıza rehberlik ederler, kimi zaman da hayata dört bir koldan sarılmayı. Ülkemiz ve hatta yurt dışındaki bir çok vatandaşımız veya komşu ülkemizin vatandaşlarının dinledi i müziktir "Arabesk". Peki gerçekten Arabesk nedir?. Sadece sanatın bir yönümü acaba. Gerek bizim bildi imiz manada bir Türk Müzik stili mi gerçekte. Yoksa sadece müzik haricinde sanatın bir çok dalında oturmuş bir kavram mı ? Bildi iniz üzere Türkiye' de kavramlar kargaşası yaşanmaktadır. Bunun nedeni öz kültürden uzaklaşma, hızlı ve yo un de işen teknolojik ve kültürel yapı. Gerekse batılılaşmanın getirdi i bir takım kimlik bunalımları. Eklendikçe birikip yı ınlaşan sebepler yuma ı diyebiliriz. Şimdi diyeceksiniz ki "Baba' ya neler anlatıyorsun sen !.Ne alaka bunlar!. sen Arabesk' ten haber ver dediklerinizi duyar gibi oluyorum" Evet bir çok konulara de inmemiz gerekecek. Arabesk hakkında tam ve detaylı bilgi edinmemiz için bazı konuları de inmek lazım. Peki o zaman nedir Arabesk? En Anlamlı Şekliyle Arabesk... 1950' li yılların sonlarında Nuri Sesigüzel ile başlayan ama Orhan Gencebay ile asıl anlamı kazanan arabesk müzik daha sonraki yıllarda Ferdi Tayfur, Müslüm Gürses, İbrahim Tatlıses, Hüseyin Altın, Hakkı Bulut, Gökhan Güney ile doru a ulaşmıştır. Orhan Babanın arabesk müzi inin do uşu ve gelişiminde en büyük otorite diyebiliriz. Yapılan bu müzi in tartışmaları onunla başlamıştır. Halkımız çok çabuk benimsemiştir. O dönemlerde türküler ve klasik Türk müzi i revaçta idi. Taşralar Türk Halk müzi i ile mutlu olurken kentlerde Türk Sanat müzi i revaçta idi. Tabi batı özentisi a ırlıkta olan bir kesim ise batı müzi ine yönelmiştir. Klasik batı müzi i ile yo rulmaya ve anlamaya çalışıyorlardır. Derken Batının rüzgarı Türkiye' yi de çarptı. Klasiklerden pop ve jazz denilen country a ırlıkta müzikler yapıldı. Derken Batının rüzgarı Türkiye' yi de çarptı. Klasiklerden pop ve jazz denilen country a ırlıkta müzikler yapıldı. Fecri Ebcio lu, Alpay, Erol Evgin ... ve bunların yanında pop gurupları .... Ama Anadolu halkına ilk zamanlar bu tür müzikler uzaktı. Büyükşehirlerde hatırlı semtlerde dinlenirdi. Rock müzi idünyayı sarsarken Türkiye' de de etkisi görülmüştür. Ama pop ve jazz müzikte oldu u gibi bu müzikte Anadolu halkına uzaktı. Batı hayranlı ı içinde yaşayan kişilerce bu müzik yayılmaya çalışılmıştır. Bazı sanatçılarımız ise Anadolu Rock müzi i altında bu müzi i azda olsa sevdirmişlerdir. Hatta Anadolu halkıda çok sevmiştir. Özellikle Barış Manço, Erkin Koray, Mo ollar... Ama büyükşehirlere göçen halkımızın duygularını da tam olarak ifade etmekten uzak kalmışlardır. Gecekondudan yaşayan halkın ezilmişli i, aşkları, feaodal yapının kurbanlarını ifade eden bir protest müzik do muştur. Arabesk müzik. Kısa zamanda gerek Anadoluda gerekse Büyükşehirlerde yaşayan düşük gelirli aileler tarafından sevilmiştir. Hayatın haksızlı ına bazen kaderci bir tutum bazende çözüm getirecek konular ile yapılan şarkılar halkımızın duygularının rehberi olmuştur. Herşeyden önce Türkiye' de do muş ve Türkiye' nin aynası olmuştur. Yaşanan duygulardan beslenmiş taki günümüze kadar gelmiştir. Artık yaşam tarzı olmakla beraber müzik tarzı olarakta bazı otoritelerce ne kadar istenilmesede kendini kabul ettirmiştir. Bireylere indirgedi imiz de kimi aşkını bulmuş kimisi ekonomik yetersizli i verdi i çile dolu hayatlarını bulmuşlardır. Halk müzi i ile Sanat müzi i arasında çok sesli protest tarzda bir Türk Müzi idir. Amerika' da do an Rock müzi i nasıl onlara göre protest müzik ise Arabesk müzik ise Türkiye' de gelişen çok sesli protest bir olmuştur. Eserlerdeki konular ço u zaman de işik olsada çıkış kayna ı olarak bir benzerlik kurabiliriz. Altmışlı yılların sonunda Orhan Gencebay, Nuri Sesigüzel ile başlayan arabesk müzik Ferdi Tayfur, Muslüm Gürses İbrahim Tatlıses ile tüm yurtta en çok dinlenen müzik olmuştur. Yetmiş yıllar Arabeskin yayılma yılları olarak de erlendirirsek, 80' li yılların başlarında ise Arabesk Müzi in en dorukta oldu u zamanlardır. Bir çok pop, rock ve sanat müzigi sanatçıları piyasa koşullarına uymak için ya tam arabesk kaset yapmışlar yada üç beş arabesk şarkı albümlerine ilave etmişlerdir. 80' li yılların sonu ve 90' lı yılların başlarında Arabesk müzi e ilgi azalırken pop müzigi patlama yapmıştır. Yine de arabesk Müzigi kadar dinleyeci kitlesine ulaşamamıştır. Daha önce de indi imiz gibi 90' lı yılların sonlarında özel tv ve radyoların iyice ço alması ile yasaklı arabesk müzik kendini geliştirebilen ve sesini daha çok alana ulaştırabilen müzik olmuştur. Bu arada eskisi gibi protest etkisi azalmıştır. Artık kendi arasında türdeşleri çıkmıştır. Soft arabesk ( taverna ve pop karışımı ). Şarkılardaki konular toplumsal mesajlardan ve bireyin başkaldırışlarından farklı konular almaya başlamıştır. Tabiri caiz ise Damar şarkılar azalmıştır. Evrimleşen ve gelişen arabesk müzik bu günümüze gelmiştir. Kasetleri en çok satan, konserleri en çok kalabalık olan ve halka en yakın olan müzik olarak Türkiye' nin Müzik Literatüerinde yarini sa lamlaştırmıştır. Öcü edebiyatı yapanlar, sık sık eleştirenler artık arabesk Müzi i kabullenmişlerdir.

Adı : Arabesk
Soyadı : Türk Müziği
Lakapları : Gecekondu ve Varoş müziği, Dolmuş müziği, Acılı müzik, İsyankar Müzik, Bunalım Müzik, Damar
Doğum Tarihi : 1960' lı yılların başı
Anne Adı : Türkiye
Baba Adı : Türk Halkı
Tabiyeti : Türkiye Cumhuriyeti
Kurucuları :Orhan Gencebay, Nuri Sesigüzel

BABALAR : Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Muslüm Gürses, İbrahim Tatlıses, Hüseyin Altın, Cengiz Kurtoğlu,

UNUTULMAYANLAR : Nuri Sesigüzel, Esengül, Biricik, Gökhan Güney, Selami Şahin, Hakkı Bulut, Çoşkun Sabah, Arif Susam, Kahtalı, Cavit Karabey...

KRALİÇELER : Kamuran Akkor, Bergen, Kibariye, Tüdanya, Ebru Gündeş, Mine Koşan, Neşe ve Gülden Karaböcek, Güllü, Ceylan...

GELECEĞİN BABALAR : İbrahim Erkal, Mahsun Kırmızıgül, Hakan Taşıyan, Alişan, Emrah Güçlü - Derviş Soydemir, Ömer Danış, Ümit Yaşar, Azer Bülbül, ...

ARABESK ALEM RADYO ARABESK TERMİNOLOJİSİ
Baba : En çok sevilen, Delikanlı ve ağırbaşlı, yardımsever, reklamı sevmeyen arabesk sanatçısı
Damar : En acılı sözlerin ve müziğin bulunduğu arabesk şarkı. Dinledikçe kişiyi kendinden geçiren şarkılar.
Kader ve çile : Önüne geçilmesinin çok zor olduğu, kabullenmenin ise olmadığı mücadele kaynağı
Fantezi : Soft arabesk. Gerek konuları gerekse meledoleri daha yumuşak arabesk şarkılar.
Zalimler : Kader, Ağa, Parasızlık, Zengin kız babası, kızını vermeyen baba, Töre, Aldatanlar, mahpusluk
Mapushane : Çilenin olgunlaştığı, saçları ağartılan yer, kader oyunu
Akşamlar : Hasretlik,
Geceler : Hasretlik, İsyan, Yalnızlık, Kirlenme
Sabah : Hiç Olmaz
Ölüm : Sevgili uğruna, İsyanın sonu, çözümsüzlük
Aşk : En yoğun yaşanan duygular, Kavuşamama, hasretlik, Acı kaynağı
İsyan : Haksızlığa, Aldatılmışlığa, Zalimlere
Jilet : Olmaması gerekir.
Efkar : Onsuz akşamlar olmaz



Türk Sinemasında Arabesk Filmler 1960’lı yıllarda bir müzik türi olarak karşımıza çıkan arabesk, kısa zamanda gelişmiş ve türk sinemasına sıçrayarak çok sayıda filme konu olmuştur. Arabesk'in Türkçe karşılığı "Arap tarzında yapılmış süsleme veya bezeme" olarak geçmektedir. Bu kullanım biçimi Fransızca’daki ‘arabesque’ teriminin dilimize girmesiyle yaygınlaşmıştır. Batıda özgün bir sanat biçimi olan arabesk bizim toplumumuzda bütünlükten uzak, bir yığma ve karmaşıklık olarak adlandırılmıştır. 1940’lı yıllarda Türk sineması şarkılı filmlerle tanışmıştı. Bu yıllarda Mısır filmleri Türk sinemasında yoğun ilgi görüyordu. Bu filmlerin müziği bazen Türkçe sözlerle aynen alınarak, bazen de esinlenme yoluyla yeni besteler yapılarak piyasaya sunuluyordu. Daha sonra bu filmlerin etkisinde yeni Türk filmleri yapılmaya başlandı. Baş rollerinde Münir Nureddin Selçuk, Müzeyyan Senar, Zeki Müren gibi isimlerin oynadığı şarkılı filmler furyası yaşandı. 1950'lerde devletin yanlış ekonomik politikaları, sanayileşme ile birlikte geleneksel üretim yapılarının bozulması, ekilebilir toprak alanlarının miras yolu ile küçülmesi, ulaşım olanaklarının artması, kentlerin çekiciliği gibi nedenlerle köyden kente hızlı bir göç yaşandı. Bu göçle beraber kalacak yeri olmayan insanlar büyük kentin yakınlarındaki hazine arazilerine gecekondular yapmaya başladılar. 1960’lı yıllarda ‘Arabesk’ adının dilimize girmesi besteci Suat Sayın'a dayanır. Suat Sayın bu yıllarda, ‘Sevmek Günah mı?’ adlı şarkıyı yapar. Kısa bir süre sonra bu bestenin Mısırlı Abdülvahap'ın şarkısından alıntı olduğu ortaya çıkınca Arap Müziği, Arabesk kavramları tartışılmaya başlanır. Yine bu yıllarda Orhan Gencebay'ın çıkardığı bir plak, gecekondu insanları üzerinde büyük etki yapar. Onların duygularına seslenmiş, içinde bulundukları açmazları, dertleri dile getirmiştir. ‘Başa gelen çekilirmiş’ adlı bu plağın başarısı üzerine aynı türde ‘Bir teselli ver’ ; ‘Sevenler mesut olmaz’ plakları ile Gencebayı yığınların sevgilisi haline getirir. 1970'lere gelindiğinde ‘Arabesk’, kentlerin marjinalinde ve taşrada yaşayan alt gelir gruplarının beğenilerine yanıt verip onların yaşam tarzını belirleyen bir kültür olur. Arabesk müziklerin başarısı bu konuya sinemanın da el atmasına neden olur. Bu arada ayağında kundurası ile piyasaya giren İbrahim tatlıses, umudun simgesi olarak bu kitlenin tutunduğu bir diğer sanatçı olur. Daha sonra onları Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur, Neşe karaböcek gibi sanatçılar izler. Arabesk filmlerin ortaya çıkmasında, sinemamızdaki krizin de etkisi büyüktür. Sinemamıza egemen olan işletmeci zihniyet, bu tür filmlerin yapılmasına ön ayak olmuştur. Artan film sayısına yanıt veremeyen konu-oyuncu sıkıntısıda bu tarz filmlerin yapılmasını gerekli kılmıştır. Birbirine benzeyen konu-oyuncuların yarattığı tekdüzelik seyirciyi salonlardan uzaklaştırmıştır. Önceki türlerin devamı niteliğinde de olsa arabesk konular seyirci için değişik bir görünüm ortaya koyarak yitirilen seyirciyi tekrar salonlara çekmeyi başarmıştır. 1980'de 12 Eylül darbesi ile sinemada yaygın olan seks filmleri furyası bıçak gibi kesilir ve Türk sineması yeni bir arayışa girer. Videonun ortaya çıkması, filmlerin daha az maliyetle çekilir hale gelmesi, iç ve dış göçün hızlı artması ile bu kesime hitap edecek filmlerin yapılma isteği arabesk filmleri yeniden bir kurtarıcı haline getirir. Nitekim 1980’de çekilen 68 filmden 27’si, 1981'de çekilen 71 filmden 33'ü arabesk filmlerdir. İkinci arabesk dönemi yeni şarkıcılarında biranda piyasaya dolmasına sebep olur. Küçük Emrah, Küçük Ceylan, Gökhan güney, Ercan Turgut, Bergen gibi sanatçılar peş peşe filmler çevirmeye başlar. 1990'lı yıllara gelindiğinde ise ‘Arabesk’ türü , sinemamızda etkinliğini yitirir. Ancak bu seferde ‘Arabesk’ film furyası sinemadan beyaz cama transfer olarak tek albümle şöhrete kavuşan arabesk şarkıcı/oyuncuların başrollerini oynadığı televizyon dizileri ile yoluna devam eder. ‘Arabesk’ filmler sinemamızdaki diğer türlere benzeseler de kendilerine özgü birtakım farklılıklar içerirler. Acı, hüzün, kara sevda, çile, hor görülme, dışlanma, kahrolma, yoksulluk, kötü yazgı, yakınma, umutsuzluk, kadercilik, karamsarlık vb. motifler en uç noktalarda bir arada kullanılır. Mutluluk ve sevinç saman alevinden ibarettir. O da acının ve çilenin dozunu arttırmak içindir. Sevgi genellikle gerçekleşmesi olanaksız bir çizgidedir. Yoksul - zengin çelişkisi bu olanaksızlığı yaratan en önemli etkendir. Gerçekleşmesi olanaksız sevginin önerdiği çözüm yolu da hayli ilginçtir. Kısa sürede şan, şöhret ve servete kavuşmak. Türk sinemasında yerini alan bazı arabesk filmler; Ayağında Kundura (İbrahim Tatlıses 1978), Batan Güneş (Ferdi Tayfur 1978), Yadeller (Ferdi Tayfur 1979), Aşki Ben mi Yarattim (Orhan Gencebay 1979), Yuvasız Kuşlar (Ferdi Tayfur 1979), Ayrılık Kolay Değil (İbrahim Tatlıses 1980), Yarabbim (Orhan Gencebay 1980), Ben de Özledim (Ferdi Tayfur 1981), Feryada Gücüm Yok (Orhan Gencebay 1981), İtirazım Var (Müslüm Gürses 1981), Leyla ile Mecnun (Orhan Gencebay 1982),.... olarak sıralanabilir.